Fomo’dan Jomo’ya

Moda dünyasında kaçırma korkusunun yerini içsel stil alıyor!

  • 27 Ekim 2025
  • 8 kez görüntülendi.
Fomo’dan Jomo’ya
REKLAM ALANI

Yazı: Tuba Ulaştıran
ELLE Türkiye Eylül sayısından alınmıştır.

Fomo’nun (Fear Of Missing Out) hızından Jomo’nun (Joy Of Missing Out) huzuruna geçiyoruz. Moda artık bağırmıyor, fısıldıyor. Sessiz lüks, sade şıklık ve kişisel stilin öne çıktığı yeni çağ başlıyor!

REKLAM ALANI

Bir dönem moda hızla koşuyordu ve biz arkasından nefes nefese yetişmeye çalışıyorduk. “Fear of Missing Out” yani FOMO yalnızca etkinlikleri ya da fırsatları değil, moda dünyasını da etkisi altına almıştı. Trend takvimleri, “story” hızında değişen influencer kombinleri, “Yarın bu tükenirse ben ne yaparım?” endişesi dolu moda dünyası sadece bir ifade biçimi değil, tam zamanlı maratondu. Üstelik hepimiz start çizgisindeydik.

Ve bu korku yıllarca gardıroplarımızı şekillendirdi. Bir koleksiyon kaçmadan yakalansın, “limited edition” ayakkabı online’a düşmeden sepete atılsın, şu an ne moda ise o hemen dolaba girsin… Ama görünüşe göre o koşu şimdi yavaşlıyor. Ve yeni bir moda hali doğuyor: “Joy of Missing Out”, kısaca JOMO. Kaçırmanın verdiği rahatlık hissi. Seçmenin, sadeleşmenin, stilini başkalarına göre değil kendine göre tanımlamanın keyfi. Ve itiraf edelim: bu çok daha havalı duruyor. Peki JOMO Neden Stil Sahiplerinin Yeni Mantrası Oldu? Çünkü artık “her şeyden haberdar olmak” bir meziyet değil, bir yük. Zihinlerimiz gibi gardıroplarımız da bilgiyle, öneriyle, linkle, sepetle tıka basa dolu. Ama stil dediğimiz şey, bir şeyleri dışarıda bırakma cesaretiyle başlıyor. JOMO tam da bu noktada devreye giriyor: Her şeye yetişmek yerine, kendine yaklaşmayı seçmek.

Moda dünyasında bu, trend avcılığını bırakıp kişisel stil manifestona sadık kalmak anlamına geliyor. TikTok’ta dönen micro-trend’leri izlemek yerine, kendi döngünüzü yaratmak. Sırf “bu sezon herkes giyiyor” diye bir parça almak yerine, sizi iyi hissettirmediği için onu kaçırmayı seçmek. Evet, kaçırmak. Ama bilinçli, seçici ve özgürce.

Stil artık sadece ne giydiğiniz değil, neyi giymediğiniz üzerinden de okunuyor. Karakterinizi yansıtmayan bir tasarımı almamak, sizi siz yapan başka bir parçaya yer açmak anlamına geliyor. Bu da gardırobunuzda olduğu kadar hayatınızda da bir sadeleşme yaratıyor.

MODA, ŞİMDİ DAHA SESSIZ

JOMO’yu tam olarak tarif etmek gerekirse moda sözlüğünde bir dönüşüm maddesi gibi düşünebiliriz. Gösterişin yerini zarafet, fazlanın yerini ise sadelik alıyor. “Quiet luxury” olarak adlandırılan yeni sessiz lüks trendi, bunun en rafine örneklerinden. Kısacası kimseye bir şey kanıtlamaya çalışmayan, etiketi görünmeden de şıklığını hissettiren, sessiz ama güçlü bir estetik anlayışını ifade ediyor.

Bu yeni tavırda artık dolabımızı doldurmak değil, anlamlı bir şekilde kurmak var. JOMO, “her şeyi al” çağrısına karşı “sadece seni anlatan parçaları seç” diyor. Stil, görünürlüğün değil, seçiciliğin bir uzantısı haline geliyor. Sonuçta da moda yüksek sesle konuşmuyor artık, duymak isteyene söylenmiş cümleler gibi daha alçak bir tonda ama çok daha derin bir yerden geliyor.


Moda artık yüksek sesle konuşmuyor, duymak isteyene söylenmiş cümleler gibi daha alçak bir tonda ama çok daha derin bir yerden geliyor.

DİJİTAL TÜKETİMDEN DUYGUSAL YATIRIMA

Eskiden, stilimizin değeri sosyal medyanın sayısal dilinde ölçülürdü: kaç beğeni, kaç paylaşım, kaç takipçi… Kıyafetlerimiz, algoritmaların karmaşık hesaplarında yükselen bir değer gibiydi. Ancak şimdi, moda dünyasında sessiz ama derin bir devrim yaşanıyor. Trendlerin peşinden koşmak, yerini kıyafetlerle kurulan anlamlı ilişkilere bırakıyor.

Bu yeni stil kodu, bir parçayı yalnızca giymek değil, onunla yaşamaktır. O kıyafeti yıllarca sevmek, onu giymediğin zamanlarda bile içinde kendinden bir iz taşıdığını hissetmek… İşte gerçek yatırım bu. Moda artık hızlı tüketilen bir görsellik olmaktan çıkarak duygusal ve kalıcı bir deneyime dönüşüyor. Moda dünyasında yaşanan bu dönüşüm, tıpkı Phoebe Philo’nun yıllar önce sunduğu sade ve zamansız koleksiyonların bugün yeniden gündeme gelmesi gibi kalıcılığın ve minimalizmin yükselişini simgeliyor. Artık “her şeyi giymek” değil, “tam ben olanı giymek” öne çıkıyor. Stil, dış dünyaya verilen bir mesaj olmaktan çıkıp kişinin kendisiyle kurduğu özel bir bağ haline geliyor.


JOMO, moda dünyasının yeni ve çok havalı tanımını yaratıyor: Kendin olmak, yetişmemek, kaçırmak ama seçmek.

SON SÖZ: “KAÇIRMAK” ÖZGÜRLEŞTİRİR

JOMO, moda dünyasında yeni bir “cool” tanımı yaratıyor. Kendin olmak, yetişmemek, kaçırmak ama seçmek… Stil artık “bir şeylere sahip olma” meselesi değil. Kendini hissettirme meselesi. Ve unutulmamalı ki bu his asla mevsimlik değil moda dünyasının hızına meydan okuyan, zamanın ötesinde kalıcı bir güçtür. Kaçırdığınız her şey, aslında size ait olmayan her yükten özgürleşmektir. Stilinizi yaratmanın en cesur yolu ise bazen en çok kaçırdıklarınızda saklı olabilir.

Moda akıp gider, sezonlar devinir. Ama gerçekten sizin olan stil her şey sustuğunda bile anlatmaya devam eder.

Ve JOMO, o sessizlikte duyulan en net cümledir.


TD Medya Yalova sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın

TD Medya Yalova sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin