Azzedine Alaïa: Zamanın Dışında Bir Usta

Zamanı eğip bükerek kendi ritmini yaratan bir ustanın, sessizlikten doğan geri dönüşü.

  • 24 Ekim 2025
  • 12 kez görüntülendi.
Azzedine Alaïa: Zamanın Dışında Bir Usta
REKLAM ALANI

Fotoğraflar: Hakan Bahar

Paris’in Marais semtinde, taş duvarlı bir avluda sessizlik yankılanıyor. Rue de la Verrerie’deki atölyesinde -kumaşın, elin, sabrın ve sadeliğin aynı potada eridiği o dünyada- Alaïa hâlâ nefes alıyor gibi. Alaïa moda gürültüsünü hiç sevmemişti. Onun evreninde sessizlik bir estetik biçimi, hatta bir ahlak anlayışıydı.

REKLAM ALANI


Fotoğraf: Mona Sapkur

Tunus’ta doğdu. Küçük yaşta heykel eğitimi aldı; insan bedeninin oranlarını, bir sanatçının gözünden öğrenmişti. Bu form bilgisi ileride onun terziliğini biçimlendirecek, dikişi bir anatomik çizim haline getirecekti.

1956’da Paris’e taşındı. Kısa süre Christian Dior’un atölyesinde çalıştı, ardından Guy Laroche ve Thierry Mugler gibi evlerde deneyim kazandı. Ancak Alaïa hiçbir zaman “moda sistemine” ait olmadı. O, defile takvimlerinin dışında, kendi zamanını yaratmayı seçti.

1970’lerden itibaren Parisli aristokrat kadınlar için özel elbiseler dikti: Greta Garbo, Arletty, Louise de Vilmorin…1982’de, Bergdorf Goodman’ın desteğiyle ilk defilesini sundu.1980’ler boyunca “bandaj elbise” kavramını moda literatürüne kazandırdı. Kadın bedenini ne örten ne de teşhir eden, adeta ikinci bir deri gibi saran giysiler yarattı. Alaïa’nın atölyesi bir tür mabet gibiydi. Modeller, dostlar, müzisyenler, sanatçılar o avludan eksik olmazdı. Naomi Campbell ona “Papa Alaïa” derdi. Mutfakta pişen yemek, prova yapılan elbiseyle aynı sabrın ürünüdür: zamansız, samimi, gerçek.

1990’larda, defile takvimlerinden çekildi. Kumaşla yeniden yalnız kalmak, sessizliği dinlemek istedi. On bir yıl sonra, 23 Ocak 2003’te sunduğu Yaz/Sonbahar couture koleksiyonu, bu sessizliğin içinden doğan bir yeniden doğuş oldu. Giysiler neredeyse fısıltı düzeyindeydi — Alaïa’nın dehası da tam orada gizliydi.

Sessizlikten Yontulmuş Bir Geri Dönüş: 2003

23 Ocak 2003’te, on bir yıllık bir aradan sonra Alaïa yeniden haute couture podyumuna döndü. Ceketler düz iplikten verevine döner, etekler mousseline kadar incelir, fermuarlı elbiseler sükunetle parlar. Hiçbir şey fazlalık taşımaz — her şey tam yerindedir. O sadelik, sessizliğin ihtişamıdır.

2003 yılı Alaïa için olgunluk ve bilgelik dönemidir. Altmış sekiz yaşına yaklaşırken artık hiçbir şeyi kanıtlama ihtiyacı duymaz. Formu “tam” haline getirme arayışı soyut bir sadeliğe evrilir. Koleksiyon, neredeyse görünmez bir ihtişam taşır — sanki hiçbir çaba harcanmamış gibi kusursuzdur. Ceketler, mantolar, elbiseler… hepsi bir ömrün birikimini taşır. Alaïa’nın kumaşa dokunuşu hâlâ insan elinin en saf, en dürüst halidir.

Defile bir tiyatro sessizliğinde gerçekleşir. Jacques Prévert’in dizeleri, Juliette Gréco’nun sesi, Arletty’nin yankısı arasında modeller süzülür. Işıklar altında değil gölgeler arasında parlar Alaïa’nın kadınları: ölçülü, derin, özgür. O gün orada, haute couture’ün geleceği yeniden tanımlanmıştır.

Bir Vakıf, Bir Miras
Bugün, Fondation Azzedine Alaïa’da açılan “Sessizlikten Yontulmuş Couture Koleksiyonu – 2003” sergisi, o anın yankısını taşıyor. Küratörler Carla Sozzani, Joe McKenna ve Olivier Saillard, Alaïa’nın zamansız vizyonunu yeniden görünür kılıyor. Yaklaşık otuz başyapıt model, defilenin gerçekleştiği aynı kubbeli salonda sergileniyor. Bruce Weber’ın Alaïa için çektiği siyah-beyaz fotoğraflar ise bu zarafetin sessizliğini tamamlıyor. Vakfın kütüphanesi, atölyesi ve arşivleriyle birlikte Alaïa’nın evreni artık yaşayan bir müze: sessiz, ama sonsuz.

“Alaïa bir zamanlar şöyle yazmıştı: Kumaşlarım sessizlik içinde konuşur.”

Bugün o sessizlik moda tarihinin en yüksek tınısına dönüşmüş durumda. Ve belki de moda artık hiç olmadığı kadar Alaïa’nın sessizliğine muhtaç. Alaïa, bir modaevinden çok bir ev kurdu. Orada zaman daha yavaş akardı — dikiş makineleri gece boyunca çalışır, sabahın ilk ışığında kumaşlar hâlâ sıcak olurdu. Defileler endüstrinin takvimine değil, Alaïa’nın iç ritmine göre belirlenirdi. Moda haftasının ortasında, bazen Paris’in sessiz bir gecesinde Alaïa kendi evinin avlusunda küçük bir masa kurar, dostlarını çağırır, modeller mutfaktan çıkar, müzik neredeyse duyulmayacak kadar kısık çalardı. O anlar, bir moda gösterisinden çok bir tören gibiydi — terziliğe, emeğe, insana adanmış ritüeller.

O, sistemin dışında durmayı bir isyan olarak değil, bir zarafet biçimi olarak yaşadı. Moda dünyası hızla seri üretime, imaj ekonomisine ve tüketim kültürüne yönelirken Alaïa sabrı savundu. Bir giysi, tıpkı bir heykel gibi zaman isterdi. Onun atölyesi bu yüzden bir laboratuvar değil bir meditasyon alanıydı. Sessizlik, düşüncenin yerini alırdı; kumaş, fikirle birleştiğinde anlam kazanırdı.

“Ben koleksiyon yapmam. Ben giysiler yaparım.”
— Azzedine Alaïa

Bu cümle, aslında onun tüm kariyerinin özeti. Bir Alaïa elbisesi ne geçmişe ne de bugüne aittir — sadece var olur. Bu, modanın geçiciliğine karşı bir varoluş biçimidir: sessiz ama mutlak.

“Alaïa’nın tasarımları biçim üzerine düşünmektir: bir dikişin yönü, bir fermuarın eğrisi, bir eteğin hareketi… Her şey bedenin doğasına, kasların çizgisine, nefesin akışına göre şekillenir. O, bedeni örtmez, bedeni anlatır.”

Bu yüzden Alaïa’nın giysileri bir kadının üzerinde değil, kadınla birlikte yaşar. Giysi bedene değil, bedenden doğar.

Onun dünyasında kadının gücü, sessizliğinde saklıdır. Kadın figürünü yüceltir ama asla fetişleştirmez. Kumaşın içinde bir özgürlük vardır — bu yüzden Alaïa’nın elbiseleri asla “gösterişli” değildir ama her zaman derindir. Formlar mükemmeldir çünkü duygudan yapılmıştır.

Alaïa giysiyle bir müzisyen gibi çalışırdı. Bir dikiş, bir nota gibidir. Kumaşın kıvrımıyla ritim, kesimin yönüyle melodi kurar. Bu yüzden onun defileleri bir müzik gibi akar: sessiz ama yankılı. Alaïa için terzilik, bir dua etme biçimidir. Gece yarısı, Rue de la Verrerie’deki atölyesinde, iğne ve iplik arasında süren o sessizlik — aslında onunla Tanrı arasında bir konuşmadır.

“Bir giysi bedenin üzerinde dans edebilmelidir.”
— Azzedine Alaïa

Ve o dans her defasında yeniden başlar. Kumaş, form buldukça nefes alır; Alaïa’nın elleri bir heykeltıraşın sabrıyla, bir müzisyenin duyarlılığıyla dokunur. Bu yüzden onun giysileri yaşlanmaz — tıpkı heykeller, tıpkı dualar gibi.


TD Medya Yalova sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bir Cevap Yazın

TD Medya Yalova sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin