Lüks Tembelliği Severse
Yazdan kalma rehavetin ve çok sevdiğimiz tembellik duygusunun stil dünyasına izdüşümü olarak yorumlayabileceğimiz “lazy luxury”, son dönemde adını sıkça duyduğumuz “quiet luxury”den daha mizahi, daha rahat ve daha hesapsız bir giyim tarzını öne çıkarırken, hiçbir şey yapmama sanatını özgür bir lükse dönüştürüyor.
Yazı: Selin Miloşyan
ELLE Türkiye Eylül sayısından alınmıştır.
Fotoğraflar: Launchmetrics Spotlight, Getty Images Türkiye, Carven, The Row
Tıpkı sosyal yaşamda olduğu gibi modada da trendlerin zamanın dinamizmine göre evrildiği ve şekil değiştirdiği bir dönemde, “quiet luxury”nin yerini “lazy luxury” akımına bıraktığına şahit oluyoruz.
Altuzarra
Gösterişini yalınlıktan ve zamansızlığından alan, yüksek kaliteyi ve lüksü sessizce ve bağırmadan sunan “quiet luxury”nin içerdiği bu sadelik arayışı, sürekli minimal görünme eforu aslında belli bir çaba gerektiriyordu. Fazlaca kurgulanmış ve hesaplanmış bir minimalliğin doğallıktan uzaklaşıp insanları daha özgür ve anda hareket etmeye itmesiyse “lazy luxury”nin (tembel lüks) popülerleşmesine önayak oldu.
Sürekli çabaladığımız, çalıştığımız, efor sarf ettiğimiz bu kaotik ve hızlı çağda giyim konusunda rahatlığın ve özgürlüğün ön planda olması tıpkı tembelliğin de çağrıştırdığı lüksle yakından ilintili.
Balmain / Ralph Lauren / Brandon Maxwell / Tod’s
Kısaca “lazy luxury” felsefi olarak tembelliğin en büyük lüks olduğu fikrini sırtlanırken bu fikrin modadaki izdüşümünü temsil ediyor, “quiet luxury”nin o sürekli sofistike görünme baskısından kurtarıp insanların evet şık ama daha konforlu, rahat ve bu konu üzerinde çok fazla kafa yormadan giyinmelerini öneriyor. Başka bir deyişle modada tembel olma halini yüceltiyor.
Her ne kadar özgür bir yolculuğa davet etse de önerdiği giyim kodlarıyla aslında belli bir duruşa gönderme yapan, öngörüsüz olmayı da bir sanata dönüştüren “lazy luxury”nin bu sezon hangi görünümlerle sahne aldığını inceliyoruz.
DÜNÜN “FLANÖZÜ”NDEN BUGÜNÜN TEMBEL LÜKSÜNE
Yaz rehavetinden henüz çıkamadığımız, ofis ve şehir hayatına adapte olmakta zorlandığımız eylül ve ekim aylarında ruh halimiz de “lazy luxury”nin mood’una uyum sağlıyor, hiç bitmesini istemediğimiz tatil ve tembellik halini giyim kodlarına uyarlıyor.
The Row / Angel Schlesser
Zaten bir duruş, bir ruh hali olan “lazy luxury”, oversize parçalar, devasa sweatshirt’ler, bir eşofman takım üzerine alınan trençkot, parmak arası terliklerin konforuyla uyumlanmış bol paça kumaş pantolonların doğallığında tanımlanıyor. Monokrom görünümler, hızlıca hazırlanıldığı izlenimi veren, pantolonun tam tamına içine sokulmamış bir gömlek, sade bir giyim tarzıyla kombinlenen tote çanta, minimalle oversize’ı karıştıran parçalar, yorgun ya da makyajsız bir yüzü hızlıca kapatan devasa güneş gözlükleri, tembel lüksün öne çıkan stil kodları arasında.
Parçalar “quiet luxury”de olduğu gibi sofistike ve şık ama oradaki o “profesyonellik”ten kurtulmuş, o stilin hakkını verme çabasından arınmış, daha spontan bir şekilde giyilmiş izlenimi yaratıyor.
Ve belki de kuralsızlığı, özgürlüğü ve kanıksanmış belli kodlara uyumlanmamasıyla daha fazla alkış topluyor, daha biricik, özgün ve kendine has bir stili hatırlatıyor.
Aslında “quiet luxury”de belli kurallar vardı, oysa tembel lüks kurallara meydan okuyup kişinin kafasına göre giyinmesini önerirken o kişiye spontan bir yaratıcılık yeteneği tanıyor ki bu da sahip olması kolay bir meziyet değil. İşin sırrı, hem sofistike hem lüks hem de tembel görünmekte saklı.
“Lazy luxury”nin barındırdığı hem şık hem de rahat ve tembel görünme fikri felsefi olarak bize ünlü Fransız şair Baudelaire’in “flâneur” karakterini hatırlatıyor. “Aylak kent gezgini” olarak Türkçeye çevirebileceğimiz flanör, barındırdığı hiçbir şey yapmama düşüncesini belli bir estetik ve güzellikle besler, tıpkı “lazy luxury”deki giyim tembelliğinin belli bir şıklık ve zarafetle tamamlanması gibi. Flanörün aylaklığı belli bir incelikle ve entelektüel birikime sahip olarak sürdürmesi gibi “lazy luxury”yi benimseyen modasever de lüks ve zarif stilini incelikli bir tembellik, çabasız bir konfor ve rahatlık arayışı eşliğinle sergiler.
Kısaca moda dünyasında “lazy luxury”yi temsil eden kişi, bugünün bir nevi modern ve şık “flanözü”dür.
EN BÜYÜK LÜKS, ZAMANI İSTEĞİMİZ GİBİ KULLANMAK!
Sonbahar/Kış 2025-26 defilelerine baktığımızda “quiet luxury” ve türevlerinin Carven, The Row, Jacquemus, Max Mara, Brunello Cucinelli gibi markaların tasarımlarında devam ettiğini görüyoruz. Bu arada sessiz lüks akımının Loro Piana’nın hakkında çıkan düşük ücretli işçi çalıştırdığı iddiası ve farklı markaların da benzer suçlamalarla soruşturma kapsamına alınmasıyla popülerliğini yitirdiğini, lüksün artık kesinlikle etik ve sürdürülebilirlikle birlikte düşünülmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Sessiz lüksten doğan ama onun o kurallılığına, katı duruşuna ve mükemmelliğine karşı gelerek daha rahat ve konforlu parçalar giymeyi ön planda tutan tembel lüks, lüksü de sadece lüks kıyafetler doğrultusunda değil, tembelliğin ve hiçbir şey yapmama lüksünün paralelinde yorumluyor.
Gerçek lüksün, sahip olduğumuz zamanla hiçbir şey yapmama özgürlüğüne işaret ettiğini imliyor.
Minimal ve sade tasarımlarla rahat, “kusurlu” ve “tembel” bir hayat sürmenin dayanılmaz “lüksü”nü yaşamaya var mısınız?
ISSEY MIYAKE
‘Bao Bao’ çanta
20.500 TL
AMI PARIS
Bandana yakalı çizgili gömlek
33.000 TL
16ARLINGTON
Deri pantolon
MELISSA X DIESEL
Parmak arası terlik
6670 TL
JOHANNA ORTIZ
‘Boleros’ mayo
23.100 TL
ISABEL MARANT
Balıkçı yaka kolsuz kazak
18.900 TL
PRADA
Önden bağlamalı gömlek
BALMAIN
Kısa kollu hoodie
19.980 TL
CULT GAIA
Balon kollu pilili ceket
15.670 TL
SIMON MILLER
Çizgili keten pantolon
15.760 TL
MIU MIU
Püskül detaylı süet çanta
VALENTINO GARAVANI
Logolu sandalet
43.000 TL
TD Medya Yalova sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.